Bir Nâzım Hikmet şiiri haykırıyor yeniden fikrimde. Ülkem bu kadar umutlandığında yine. “Güzel günler göreceğiz çocuklar!” diyor Usta. “Motorları maviliklere süreceğiz!” Bin kere okudum, bin kere hissini duyumsadım ya! Ardından ezberimden devam ediyorum şiire. O da ne? Sosyal medyadan bir video düşüyor önüme. “Çocuklar inanın; inanın çocuklar!” diyor Vahap Seçer. “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler…”
***
Usta bu şiiri yazdığında 1930 yılının yazıydı dostlar. İşçileri anlatmıştı.
“Kayış kapar kolumuzu;
Kırılan kemik, kan…
Hani şimdi bizim soframıza,
Haftada bir et gelir.
Ve
Çocuklarımız işten eve,
Sapsarı iskelet gelir…
“Hani şimdi biz;
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar.
Güneşli günler göreceğiz!
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar!
Işıklı maviliklere süreceğiz…”
Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkılmış, laik Cumhuriyet yeni kurulmuştu. Üst üste gerçekleştirilen devrimler henüz meyve vermeye başlamamış, yokluk-yoksulluk-yoksunluk henüz devrilmemişti. Batıda mesela Menemen’de yedek subay öğretmen Kubilay’ın başını kesen tarikat kışkırtmaları, Doğu’da Şeyh Sait İsyanları yaşanmaktaydı…
İsyankârdır şair ama iyimserdir aynı zamanda. Doğruyu, güzeli, iyiyi hayâl eder, öyle damıtır kalemine. Umut yüklüdür satırları. Nakış nakış işler de, bin yıllardır kullanılan kelimelere bakire anlamlar yükler ve öyle anlatır kendince; herkes tarafından yaşanası dünyayı…
Öyle umutludur ki Usta;
“Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar!
Açtık mıydı hele son vitesi,
Adedi devir motorun sesi;
Uuuuuuuy çocuklar,
Kim bilir ne harikuladedir,
160 kilometre giderken öpüşmesi…”
derken yakın bir dönemde gelecek güvenli, rahat, huzurlu, güzel günlere inanmıştı. Cumhuriyet ve devrimleri inandırmıştı O’nu. Ve içinde insan sevgisiyle dolu bitip tükenmek bilmeyen umudu…
***
Zaman, 2024 Nisan'ı... Ülkem umut pazarı şu an. Biliyoruz; güzel günler çok yakında. Biliyoruz ve hissediyoruz. En önemlisi inançlı ve umutluyuz. Mersin de sınavı geçti. Mersin, Vahap Seçer’i seçti. Birçok yerde okudunuz, hatta iliklerinize kadar hissediyorsunuz zaten başarısını, yaptığı güzel işleri, kente kattıklarını. Ben farklı bir yönüne dikkat çekmek istiyorum müsaadenizle. Sanatı, sanatçıyı, şiiri, edebiyatı, şairi, yazarı, okuyanı, sorgulayanı, eli kalem tutanı, fikri olanı; kısacası insanı sevdi, insana iyi gelen şeylerle insanı önemsedi Vahap Seçer. İnsan odaklı kurdu her şeyi. İnsana dokundu. Sabırla, üstüne tek tek eklediği; topluma iyi geleceğini düşündüğü yapılar kurdu, kurdurttu. İnce eledi, sık dokudu da; bizzat şahidim, ben de görev aldım kurullarında, yanındaki - yöresindekileri güzel seçti. Bana göre bu ‘kutlu yolculukta kutsal bir görev’ yerine getiren ekibini…
Umutluyuz! Çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor ve ilerliyoruz yürüdükçe yaklaştığımız aydınlıklara. Güzel günlere inanıyor ve o doğrultuda bıkmadan, usanmadan çalışıyoruz. İnanıyoruz!..
Kara bulutlar dağıldı artık, zamanı geldi; ışıl ışıl parıldayan bir güneş doğdu yine içimize, yüreğimize UMUT yerleşti. Hep birlikte gülümsüyoruz gelecek o güzel günlere. Gülümserken bir yerlere dokunmayı unutmuyoruz da. Bazen bir insanın yüreğine, bazen bir hayatın seyrine değiyor, değmeli elimiz. Geçip giderken bu dünyadan, güzel izler bırakma derdindeyiz. Aydınlık, ışıklı, mavi bir iz. Elimiz erdiğince, gücümüz yettiğince…

Hep birlikte, güneşli günlere…